21 October, 2013

Ah Londra,sen yokmusun sen?



Gecen Persembe gunu is gorusmesine gittim ben Finsburry Square tarafinda.Is benim olur mu bilmem,ki cok isterim ama,gorusmenin kendisi zaten sahane bir tecrube oldu,kalbime guzel bir ani daha yazildi zevkle paylastigim,paylasacagim.

Otobusten indikten sonra kafami yukarlardan alamadim,donuste de ayni sekilde bu sefer fotograf cekmeye calismaktan yoruldum.Mis gibi shik insanlar,is insanlari bu salak ne yapiyor demistir kesin.

Giderkenki otobus yolculugu,kalabaligi bir tarafa,indikten sonraki ferahlama ayri tarafa.Londra'da yasadigini,nefes aldigini hisseden,sonradan goc ettigi sehre bu kadar sapsal asik bir ben  varim sanirim.Hele ki ara ara gidince boyle,daha bir iyi oluyor,ask tazeliyoruz. Sehrin disina bir gunlugune ciksam,o koy,kasaba hayati sanki bana gore degilmis gibi geliyor.Londra'nin hem sehirli,hem kasabali halini seviyorum ben.Merkeze bu kadar yakinken,yolumdan yukari cikinca koskoca,yemyesil bir parktayim,orman icinde.Bu sehri pisligine,kalabaligina,curcunasina,boktan saglik hizmetlerine,pahaliligina ragmen sevmeye engel olamiyorum hic.Kimisi bana deliymisim gibi bakiyor inanin ki.




Yukaridaki fotografta gordugunuz sagdaki sokak,Princess Street,Turkiye Is Bankasi subesi orda. Bu sehre ilk geldigim zamanlarda babacigimin gonderdigi paralari hesabimdan cekmek icin az arsinlamamistim o yollari:)


Gorusmem erken bitince,biraz kendi kendime takilayim dedim ve London Bridge'de indim.Kopruden asagi inip,sola kivrildim,ordan da London Borough Market'e.Cok uzun zamandir gitmek istedigim bir yerdir orasi.Bir turlu firsat yaratamadigim,yarattigimda paramin olmadigi zamanlara denk gelmistir HEP.Ve o gun de AYNEN OYLE OLDU,CEP DELIK,CEPKEN DELIK MISALI,kendime ismarlayabildigim tek sey siyah bir kahve idi,O'nu da insanlari izleyerek tukettim Cafe Nero'da:)  Anladim ki,oraya biraz parali gitmek gerek.Heryerden enfes kokular geliyordu ve benim kendime bi burger alicak param yoktu:( Soz verdim kendime bir gun gidip,sadece yiyecegim,hatta kanguru ya da devekusu burgerini bile deneyesim var.

Simdiye dek gidenlerden duydugum,pahali bir yer oldugu,cok aham saham olmadigi idi.Benim icin enerjisi yeter de artardi bile.O kalabalik,cesitlilik,renk,ahenk,yogunluk mest etti beni.Canlandim resmen.Hersey var,hersey... ve herseyi benim alasim geldi,truffle yaglari,ekmekler,bir dolu et,cicek.


Her hafta gidip takilasim var orada:)



Sanirim buraya geleneksel firinda Pazar yemegi yemege gidecegim bir gun:)


London Bridge koprusunde beklerken Serap'cimdan gelen mesaj ile hemen karsiya gecip kendimi Liverpool Street Station'a attim.Kitabima yumuldum sevdicegimi beklerken.


Yogun saatlerde nasil bisiklete biniyorlar o trafikte anlamiyorum,her seferinde benim midem agzima geliyor otobusten onlara bakarken.



Berberlerin neden soyle seker gibi seyleri var levhalarinda anlayamiyorum hala?Ama seviyorum:)


Kirmizi saraptan sonra bunlari ictik de iclerinde ne vardi diye sorsaniz hatirlamiyorum:) Cok sevdiginiz birisiyle yemege gidince boyle yari yariya paylasmak cok guzel bir duygu.
 
Bugunlerde sahip oldugum seylerin daha da cok farkindayim ve mutesekkirim.Kendimle basbasayim belki ondandir.
 
Hepinize kolay bir hafta diliyorum,cabuk gecsin.

1 comment:

  1. ah gene ozlemim kabardi, Londra bekle gelicem yakinda :)))

    ReplyDelete