Ben açıkcası şirin bir kasaba içinde bekliyordum evi.Bahçeye girip,köyü görüp geziyi bitirmekti niyetim.Kathrine'in alışveriş yaptığı dükkandan yemeklik birşeyler alıp,kahve molası verecektim ki,bulamadık orayı,iki saat ev içi ve bahçeyi gezdik ve bitirdik,Fred'i o yağmurda bekletmek olmazdı:(
Tabii ki köpekler giremiyor,sadece kilisenin bahçesinde takılabiliyorlar:)
Evin her yeri halka açık değil,oturma odası,yemek odası,silahların olduğu yer ve şu an tv odası olarak kullanılan salon görülebilir.Tv olmayan tv odası,projektör takılıp,Londra'da bir şirketten son filmler gönderiliyormuş.
Ben en çok oturma odası ve müzik odasının birleştiği koca salonu sevdim,tavanları görmeye değer.Müzik Odası'nın tavanlarında müzik aletleri resimleri olduğundan Müzik Odası denmiş,kocaman bir piyanosu da var pencere kenarında,melekli heykellerle.
Bir dolu da yeşim taşından obje,Budha heykelleri oturma odasında.Noel hediyeleri burda açılıyormuş:)
Her odada orasi ile ilgili bilgi veren görevli var.Dawnton Abbey setinde hissettim kendimi,zırhların,kılıçların,mahmuzların olduğu yerde de sanki Game of Thrones'da bir sahne çekecektim;)
Binanın içinde fotoğraf çekmek yasak olduğundan,böyle anlatmak istedim.
Otopark da bedava ve böyle ormanımsı bir yerde:)
Velhasıl,daha önce gördüğüm evlerinden pek farklı olmasa da,bu da bir tecrübe oldu,şahsen böyle bir evin varlığından Jo bahsedene kadar haberim yoktu:)
Hayat,öğrendikçe güzel...
Sevgiyle kalın ÇS'cular,iyiki varsınız❤️
No comments:
Post a Comment