Londra'ya gelince edilinecek en güzel tecrübelerden biri "afternoon tea",öğleden sonra çayı.
En basit kafeler yapsa bile,özel olsun diye özel bir yeri seçmeli kanımca.Ritz benim hayalim olsada,saatleri uymayınca Dorcester Hotel'i seçtim canıma doğum günü hediyesi,hem O'na hem bana hediye,baş başa kaliteli zaman.
Dorcester Hotel'i arkadaşım tavsiye etmişti ki,İyiki dinlemişim,şahane bir öğleden sonra oldu:)
Bende Strawberry Cup'ı...
Bi tarafı şıngır şıngır öten çingene,bi tarafı Leydi Sybıl olan (downton Abbey'deki gibi) bendeniz de leydiliğini takındı bu gün.Sağ olsun babam,bizi her yere götürdüğü için benim bu çeşit çeşit hallerim:)
Midemizi sonradan geleceklere alıştırmak için somon ve krem peynir,anlayamadığımız isimle sunuluyor,çok konuşan,öneride bulunan garsonumuz tarafından.Sanırım havyarlı bir ismi vardı bu miniğin;)
İçler var değişik ekmeklerin içinde.
Karışık kuru yemiş-meyve ile toplaştırılmış krem peynir de hiç fena değil.
Tuvalete giderken böyle vitrinler var mini mini,pahalı şeyleri gösteren.Üzerine milyon verseler belki ancak takarım böyle birşeyi sanırım;)
Çay Saati esnasında piyano çalıyor,çok sakin bir ortam,kibar daha çok kalbur üstü yaşlılarla dolu.Garsonlar çok güler yüzlü ve yardımcı.Hal hatır soran,bu tecrübenin gerçekten unutulmaz olması için uğraşan,arkanıza yastık alın,rahat oturun diyen ve tabii ki hesabın üstüne eklenen yüzde bilmem kaçlık servis ücretini fazlası ile hak eden.
Velhasıl çok güzel bir ilk oldu,hani sanki gönlüm ister artık yılda bir kez.Hoş yapıcak bi dolu şey var,Ritz'i de görünce artık çay saatini bu şekilde ben kendim yaparım zaten,ekmeklerin kıtır kenarlarını bile zevkle keserim;)
Süper bir hafta,ay olsun,en çabuğundan gelsin haftasonu❤️
No comments:
Post a Comment